GTA: San Andreas – Oyunun Değil, Bir Dönemin Hikâyesi

2004’te piyasaya çıktığında, sadece bir oyun değil, bir kültür devrimi yaşattı: GTA: San Andreas. Rockstar Games’in efsane serisinin en kapsamlı, en özgür ve en hikâyesi güçlü oyunu, Carl “CJ” Johnson’un Los Santos’a geri dönüşüyle başladı ama orada kalmadı. San Fierro ve Las Venturas gibi şehirlerle tüm eyaleti kapsayan bir özgürlük alanı sundu.

San Andreas, yalnızca görevler ve çatışmalarla sınırlı değildi. Spor salonuna gidip kas yapabildiğimiz, fast food ile kilo aldığımız, bisiklet sürüp stamina artırdığımız bir yaşam simülasyonuydu adeta. Aynı zamanda 90’ların sokak kültürü, rap müziği, çete savaşları ve polis şiddeti gibi temaları da çarpıcı biçimde sundu.

Oyunun başarısında sadece oynanabilirlik değil, atmosferin de büyük etkisi vardı. GTA San Andreas, bir hikâyeye değil, bir döneme tanıklık ettirdi. Bugün hâlâ “Grove Street” dendiğinde bir neslin gözünde yeşil tişörtler, BMX bisikletler ve o unutulmaz radyo istasyonları canlanıyor.