The Grand Budapest Hotel – Renklerin İçinde Bir Melankoli
Wes Anderson sinemasının zirvesi sayılan The Grand Budapest Hotel, yalnızca kendine has görsel diliyle değil, anlatımındaki incelikle de dikkat çeker. Film bir otelin hikâyesi gibi başlar, ama kısa sürede bir dönemin çöküşüne, zarafetin kaybına ve savaşın gölgesine dönüşür.
Ralph Fiennes’in harikulade performansıyla hayat bulan M. Gustave, zarafetle inşa edilmiş bir dünyada, kaba güçle yüzleşmek zorunda kalan bir adamdır. Mizahı ile hüznü, renkleri ile karanlığı birleştiren bu film, izleyiciye görsel bir şölen sunarken duygusal olarak da etkiler.
Her sahne bir tablo gibidir. Her diyalog bir cümlelik roman. Wes Anderson, hikâyeyi anlatmaz; hissettirir.
Yorum gönder